Bir ses, bir koku, bir sokak, bir günaydın…
Tanıdık bir sima, bildiğin kavşaklar, masmavi bir gökyüzü… Aidiyet.
Ve göç, hepsini birden yıkıyor. Hepsini ve her şeyi eş zamanlı.
Buz gibi hissetmek.
Sis bulutu… Hiçbir yere sığamadığın bir bulanıklık.
Görüş açının daralması. En korktuğumuz şey değil mi istikametteki belirsizlik?
Göç, tek lokmada yutuyor bütün çizgileri. Elin kolun da tutmuyor üstelik.
Uyuşukluk hissi, bolca tedirginlik. Herkes senin yokluğundan yakınırken, sen koca bir hiçliğin içinde debeleniyorsun. Valizden taşan kelimeler boğazında düğümleniyor.
Ama zaman…
Zamanla sise sarılmayı, sisi kucaklamayı öğreniyorsun. Bundan haz almayı da.
Ve güneş açıyor elbette. Yepyeni sabahlara uyanmanın heyecanı başlıyor.
Bulutlar dağılıyor rutinlerinle ve yepyeni ruhlarla birlikte.
Zamana güvenmek, zamana bırakmak gerekiyor.
En baştan bilseydim böyle olacağını… Zamanın bu denli marifetli olduğunu diye sormaya başlıyorsun.
Aidiyet hissinin sadece bilineni kucaklayacağına inanmış olmak ne denli büyük bir yanılgı. Zamanın her şeyi ziyadesiyle tanıdık hale getireceğini düşünmemiş olmak da.
Aidiyet içimizde miras muhakkak. Örülen, devredilen bir mesele.
Ait olmayı becerebiliyorsan bu hayatta, herhangi bir yere, herhangi birine, herhangi bir hisse…
İşte o zaman ait hissedebilme becerinle hayat devam ediyor. Çünkü aidiyet, bir yere bağlı olmaktan ziyade bir duygunun içinde olmak. Ve ziyadesiyle ödenmiş bir bedelin kıyafeti.
Gerçekten kendini keşfetmek ise bildiğin tüm kıyıları, bildiğin tüm dilleri geride bırakmakla başlıyor. Konfor alanından çıkmanın merasimi.
Henüz okumadığın tüm kitapların heyecanı haline geliyor zamanla göç. Kendini okutan, sayfa çevirten bir meseleye evriliyor. Kendini okuduğun, sayfanı çevirdiğin de bir mesele.
Uçurtmayı salıvermek gökyüzüne.
…ve sonra güneşin yüzünü ısıtması. Tüm gezegenleri kucaklayan Güneş, senin nerede olduğuna bakmıyor oysa ki. Ona ne kadar dönük olduğunla daha çok ilgileniyor.
Bir ses, bir koku, bir sokak, bir günaydın…
Tanıdık bir sima, bildiğin kavşaklar, masmavi bir gökyüzü… Göç
Sımsıcak hissetmek.
Benay Durmaz Güner – Şubat 2025