Hiç şüphe yok ki, Mozart’ın Requiem’i Avrupa kutsal müzik repertuarının en yüce eserlerinden biridir – hem katedrallerde hem de konser salonlarında. Bu eser, dinleyiciye doğrudan dokunur, kalbine işler. Mozart’ın eseri tam olarak kendisi tarafından bestelenmemiş olsa da, çünkü kendisi beste üzerinde çalışırken hayatını kaybetmiştir. Ancak Requiem, yine de organik bir bütünlük içinde algılanır.
Peki ya Mozart Requiem‘i tamamlayabilseydi? Lucerne Senfoni Orkestrası, bu soruyu ünlü Türk piyanist ve besteci Fazıl Say’a sordu: Mozart’ın Requiem‘ine nasıl bir yorum getirirdi? Fazıl Say, bu soruya çok kişisel bir cevapla, daha doğrusu kendi bestesiyle yanıt verdi: Mozart ve Mevlana. Mozart’ın Requiem’indeki temalara Türkçe metinler üzerinden bir metamorfoz kazandırarak, 13. yüzyılın büyük Fars-Türk mistik düşünürü ve şairi Mevlana Celaleddin Rumi’ye bir saygı duruşunda bulunuyor. Bir dönem dünyanın dört bir yanında yankılanan Sufi metinleri, burada Doğu ile Batı arasında müzikal bir uzlaşma sağlıyor ve Mozart’ın eserine Eski Türk Tasavvuf felsefesi yansıtılıyor.